8 Eylül 2011 Perşembe

Bir Corona Talihlisinin Ibiza Anıları -2

En son Formentera'da kalmıştık, değil mi?

Formentera'nın cennet plajında günümüzü geçirip, Coronolarımızı yudumlarken ilginç bir şey fark ettik. Ibiza'daki turistler, ister yerli ister yabancı olsun denizi ve plajları sadece sosyalleşme alanı olarak görüyorlar. Orada geçirdiğimiz süre boyunca biz kulaç atmadığımız tek bir parça kalmaması için uğraşırken, bunlar ancak dizlerine kadar gelen suda duruyor, sağı solu kesiyor, yarım saat muhabbet ettikten sonra saçlarını bile ıslatmadan sudan çıkıyorlardı. Önceki yazının fotoğraflarında ispatını görebilirsiniz.

Akşam olup dönüş vakti geldiğinde bizi yine tekne korkusu bastı. Neyse ki bu sefer kaptandan aldığımız bulantı hapları imdadımıza yetişti ve nispeten kolay bir yolculuk geçirdi. Dönüş yolunda Formentera'nın sahillerinden akan zendinliğe Ferrari yelkenli bir tekneyle şahit olduk.

75 dakika süren dönüş yolculuğundan sonra kendimizi otelin havuzuna attık. Corona'nın bizler için ayarladığı otelin güzelliğinden bahsetmiştim, değil mi? :)

Aynı günün akşamında yine Corona tarafında organize edilmiş bir yemeğe, sonrasında da adanın dünyaca ünlü kulübü Pacha'ya olan davete katılmak üzere giyindik, kuşandık ve yola koyulduk. Otelimizle Pacha arası mesafe yürüyerek yaklaşık 15 dakika, biz bu mesafeyi marina yolu üzerinden katettik. Karşılaştığımız zenginlik karşısında çenemiz bir kez daha yere vurdu.


Bence Pacha'yı bu kadar önemli yapan en büyük özellik, adanın en eski ve köklü kulübü olmasının yanı sıra merkeze en yakın kulüp olması. Şöyle ki, önceki yazıda bahsettiğim Ibiza Town'da gece 2'ye kadar eğlendikten sonra Pacha'ya geçmek ortalama 5 dakika alırken, adanın ortasında bulunan Amnesia, Space ve San Antonio'daki Es Paradis'e gitmek oldukça uzun ve arabanız yoksa zahmetli bir yolculuk gerektiriyor.

Pacha'yla ilgili bu muhteşem saptamadan sonra geceye kaldığımız yerden devam edebiliriz. Corona'nın ilk büyük sürprizi Pacha Restaurant'ta ayarlanan akşam yemeğiydi. Her detayıyla inanılmak şık kategorisine sokulabilecek restoran o gece, sadece Corona'nın uluslararası misafirleri için kapatılmıştı. Oturduğumuz 12 kişilk masadaki İngiliz ekiple restoranda ikram edilen Coronalar vasıtasıyla hemen kaynaştık. Aperatifler, ana yemek ve özellikle tatlı birbirinden lezzetliydi. Garsonların profesyonelliği, hiçbir ricamızı geri çevirmemeleri ve yardımseverliği ve masadaki muhabbetle çok keyifli bir akşam yemeği geçirdik.

Gecenin devamında yine Corona'nın davetlisi olarak olarak Pacha'daki "Defected in the House" partisine katıldık. Saat 12 civarında boş sayılabilecek kulüp, 2'ye doğru dolu zamanlarını yaşıyordu. House müzik eşliğinde eğlenen insanları izlemek bile suratımızda gülücükler açmasına yetti.

Corona sponsorluğunda geçirdiğimiz tatilin son gününü adanın bir diğer büyük yerleşim bölgesi sayılan San Antonio'da tamamladık. Adanın bu tarafı (ne yazık ki) İngiliz ve Alman turistlerin egemenliğinde. Ibiza Town'da gittiğimiz Talamanca plajıyla kıyaslayınca adanın bu tarafındaki plajlar cennet parçası kalıyor.




Adadaki son akşamımızı ünü yayınladıkları toplama albümler ve dillere destan günbatımı manzarasıyla dünyaya yayılan Cafe Del Mar'da geçirdik. Müziğin ve insanların güzelliği, gözlerimizin önünde denize dalan güneş ve ellerimizdeki Coronalar ile birleştiğinde ömür boyu hatırlayacağımız bir anıya sahip olduk.

Her güzel şey gibi, Ibiza seyahatimizin de sonuna gelmiştik. Bize kalan lime ile Corona'nın birleşiminden doğan o muhteşem tat, cennet plajlar, gün batımı ve müzik ile doldurduğumuz günler oldu.

Corona'ya sponsorluğundan, Işıl Hanım'a sağladığı samimiyet ve yardımseverlik dolayısıyla bir kez daha teşekkürlerimizi iletiyoruz.

Umarım yazıyı okuduktan sonra sizlerin de aklına, bizim olduğu gibi, bira dendiğinde Corona gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...